Misli misline ne demek ?

Bengu

New member
12 Mar 2024
317
0
0
“Misli misline” ne demek? Deyimin ardındaki toplumsal yankılar

Hepimizin günlük hayatta “misli misline” sözünü kullandığı olmuştur: “O da bana aynısını yaptı, misli misline ödeştik.” Kulağa masum bir adalet arayışı gibi gelir ama bu ifade, kültürel kodlarımızda derin bir karşılık taşır. “Misli misline” sadece “eşit ölçüde” ya da “aynı şekilde” anlamına gelmez; çoğu zaman “ödeşme”, “intikam” ya da “dengeyi yeniden kurma” arzusunu da barındırır. Bu yüzden deyimin anlamını, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf bağlamlarıyla birlikte düşünmek, bugünün sosyal atmosferinde epey zihin açıcı olabilir.

Kelimelerin kökeninden davranış biçimlerine

“Misli” Arapça kökenli bir kelime, “benzer, eşit, aynı değerde olan şey” anlamına gelir. “Misli misline” ise iki kez tekrarlanarak “tam karşılığında, bire bir ölçüde” vurgusunu güçlendirir. Fakat Türkçe’de deyimler sadece dil değil, duygu aktarımı aracıdır. “Misli misline” dendiğinde insanlar genelde hakkını alma, eşit davranma, ya da bazen karşılık verme duygusunu ima eder.

Tarihsel olarak, bu ifade adaletin bireysel düzeyde sağlanamadığı dönemlerde “kendi dengenini kurma” davranışının sözel izdüşümü gibidir. Bu da bize toplumda sınıf farklarının, cinsiyet rollerinin ve otorite eksikliğinin nasıl gündelik dile sinmiş olduğunu gösterir.

Toplumsal cinsiyet açısından: Misli misline bir adalet mi, yoksa baskı döngüsü mü?

Kadınlar açısından empatik okuma:

Kadınlar, tarih boyunca toplumsal güç ilişkilerinde daha dezavantajlı konumlarda olmuşlardır. “Misli misline” yaklaşımı, bu eşitsizliğin içselleştirildiği bir alanı temsil edebilir. Kadınların çoğu zaman doğrudan karşılık veremediği, dolaylı yollarla adalet aradığı ilişkilerde bu deyim, bir tür içsel tatmin, “ben de sessiz ama adil bir karşılık verdim” duygusunu taşır.

Bir kadının “Ben artık misli misline davranıyorum” demesi, genelde duygusal emeğinin sömürüldüğü, sabrının tüketildiği bir ortamda kendi sınırlarını çizmeye başlaması anlamına gelir. Bu yönüyle “misli misline”, kadınlar için bir tür güçlenme pratiği haline gelir.

Erkekler açısından çözüm odaklı bakış:

Toplumsal olarak erkekler, daha çok “adaleti sağlama” ya da “dengeyi kurma” rolünü üstlenmişlerdir. Bu nedenle “misli misline” onlar için genellikle “hesabı kapatma”, “dengeyi kurma” anlamında, eylem odaklı bir tavrı yansıtır. Erkeklerin çoğu, haksızlığa karşı çözümü “aynı şekilde karşılık vermekte” arar. Bu da toplumun erkeklerden beklediği güç, intikam ve onur kodlarıyla ilgilidir.

Ancak bu yaklaşım, bazen şiddet döngüsünü de besler: “O bana yaptıysa, ben de misli misline yaparım.” Bu döngü, adalet yerine karşılıklı yıpranmayı getirir. Erkeklerin çözümcül enerjisini, “misli misline” yerine “dönüştürerek dengeleme” yönünde kullanmak, sosyal ilişkilerde daha sürdürülebilir bir barış yaratabilir.

Irk ve sınıf faktörleri: Kimin ‘misli’ kimin ‘karşılığı’ kabul ediliyor?

“Misli misline” kavramını sınıf ve ırk bağlamına taşıdığımızda, eşitliğin göreceli olduğunu görürüz. Toplumun alt sınıflarında, hak arama yolları kısıtlı olduğunda insanlar adaleti “kendi yöntemleriyle” sağlama eğilimindedir. Bu, bazen dayanışmayla olur; bazen de misillemeyle.

Örneğin ekonomik olarak güçlü biriyle zayıf biri arasındaki anlaşmazlıkta “misli misline” bir karşılık, asla tam anlamıyla eşit değildir. Çünkü birinin “misli” daha değerlidir; diğerinin “misli” daha az görünür. Bu durum, kapitalist toplumlarda adaletin de metalaştığını gösterir.

Irksal düzeyde ise “misli misline” düşüncesi, tarih boyunca sömürülmüş topluluklarda kolektif hafızanın bir parçası haline gelir. Ezilen halklar, uğradıkları haksızlıkların “misliyle” iadesini isterken, aslında adaletin simgesel dengesini ararlar. Bu, bir öfke değil; varoluş mücadelesidir.

Günümüzde “misli misline”: Sosyal medya ve dijital adalet

Modern çağda “misli misline” kavramı, dijital dünyada yeni biçimlere büründü. Birine yapılan haksızlık, artık topluluk tarafından “misli misline” ifşa ediliyor.

— Linç kültürü, aslında bu deyimin dijital formudur.

— “O bana yorum yaptı, ben de ona aynısını yaptım.”

— “O beni engelledi, ben de onu engelledim.”

Bu tür davranışlar, bireysel hak arayışını kolektif cezalandırmaya dönüştürebiliyor. Özellikle kadınlar için sosyal medya, kendi sesini duyurabildiği bir alan haline gelse de, “misli misline” tepkiler burada da kolayca toksikleşebiliyor.

Erkek kullanıcılar genellikle çözüm önerileri, kurallar ve denge arayışı üzerinden tartışmayı yürütürken; kadın kullanıcılar yaşanmışlık, dayanışma ve empati ekseninden katkı sağlıyor. Bu fark, toplumsal cinsiyetin dijital iletişime nasıl yansıdığını açıkça gösteriyor.

“Misli misline”nin etik sınırı: Adalet mi, intikam mı?

Bu deyimi sosyal ve etik düzlemde düşündüğümüzde kritik soru şu:

Ne zaman “misli misline” adalettir, ne zaman intikam?

Eğer karşılık, güç dengesini koruyup sınırları hatırlatıyorsa bu bir adalet jestidir.

Ancak karşılık, diğerini ezmeye, küçük düşürmeye ya da kendi travmasını aktarmaya dönüşüyorsa, artık intikamdır. Bu fark, bireysel etik olgunluğun da sınavıdır.

Kadınlar bu farkı genellikle duygusal zekâ ve empatiyle sezgisel olarak görebilirken; erkekler, durumu analiz edip “adil çözüm” arayışıyla soyutlayabilir. Her iki yaklaşım birleştiğinde, toplumsal dengeye dair daha bütüncül bir adalet anlayışı doğar.

Sınıf farkı ve sessiz adalet biçimleri

Alt sınıflarda “misli misline” genellikle görünmeyen bir dayanışma davranışıdır. Biri işten çıkarıldığında diğeri sessizce yardıma koşar, “ben de misli misline senin arkandayım” dercesine. Orta sınıfta ise bu deyim daha rekabetçi biçimde yaşanır; statü savaşlarında “ben de aynısını yaparım” tonuyla çıkar. Üst sınıflarda ise “misli misline” daha çok itibar ve sembolik güç göstergesi olarak kullanılır — sosyal çevrelerde imaj, statü ya da prestij dengesiyle ölçülür.

Gelecek için: Eşitliğin yeni tanımı

“Misli misline”nin geleceği, bireysel intikamdan toplumsal dengeye evrilebilir. Yeni kuşaklar, sosyal adaleti bireysel karşılıklarla değil, sistemsel dönüşümlerle kurmaya yöneliyor.

— Kadınlar daha kolektif, destekleyici ağlarla “eşitliği” güçlendirmeye odaklanıyor.

— Erkekler, bireysel başarıyı toplumsal faydayla birleştirmeye çalışıyor.

Bu da bize şunu söylüyor: Artık “misli misline” sadece bireysel bir tavır değil; eşitlikçi toplum inşasının mikro formu olabilir.

Forum sorusu: Sizce misli misline davranmak adalet mi, yoksa egonun kılıfı mı?

Topluluk olarak bunu tartışmak değerli olur.

— “Hak ettiğini vermek” mi adalet, yoksa “kendini korumak” mı?

— Kadınların dayanışmacı, erkeklerin çözümcü yönleri birleştirilebilir mi?

— Sınıf farkları “misli misline” anlayışını nasıl şekillendiriyor?

Belki de en sonunda hepimiz şunu sorgulamalıyız: Gerçek eşitlik, birebir karşılıkta mı, yoksa anlayışta mı saklı?