Zımparasız kapı boyanır mı ?

BanaDediKi

Global Mod
Global Mod
26 Eki 2020
1,636
0
0
Zımparasız Kapı Boyanır mı? Bir Kapı, Bir Hikâye...

Hayat bazen, görünenden çok daha fazlasını sunar. Basit bir şey, örneğin eski bir kapı, birdenbire çok derin bir anlam taşır. Düşünsenize, elinizde eski bir kapı var. Boyanması gerekiyor ama bir sorununuz var: Zımparalama işlemi için yeterli zaman ya da sabrınız yok. Bu durumda ne yapardınız? Kapıyı boyamaya cesaret eder miydiniz yoksa tamamlanmamış, eksik bir şeyle mi devam ederdiniz?

İçimden gelen ses, hep şu soruyu sorar: "Zımparasız bir kapı boyanır mı?" Eğer eski bir kapıyı boyamaya karar verirseniz, belki de gerçekte sadece kapıyı değil, geçmişi, anıları ve kaybedilen bir şeyi boyuyorsunuzdur. Benim için ise bu hikâye, bazen hayatta yapılması gereken seçimlerin ve risklerin özeti olmuştur.

Bir kapıyı boyamak, tek başına zor bir iş değil belki ama her fırça darbesiyle, geçmişin tozlu izlerini silmek bir anlamda. Gelin, sizi bu yolculuğa çıkarayım, birlikte düşünelim.

Başlangıçta: Kadın ve Erkek, İki Farklı Dünya

Zeynep, sabah kahvesini içerken balkondan gökyüzüne bakıyordu. Evinin kapısının yıllardır aynı şekilde kaldığını fark etti, biraz yıpranmıştı. Boyanması gerekiyordu, ama zımpara yapmaya vakti yoktu. Yine de içindeki huzursuzluğu silmek istiyordu. Kapı, aslında sadece bir nesne değildi; o kapı, içine girdiği her yeni dönemin ve zamanla kaybolan anıların sembolüydü. Zeynep, kapıyı boyamayı düşündü, ama yalnızca dışını değil, içini de temizlemek istiyordu. O yüzden boyama işini aceleye getiremezdi.

Eşi, Caner, günün ilk ışıklarıyla işe gitmeye hazırlanan bir adamdı. Zeynep’in kapı hakkındaki düşüncelerine pek ilgisi yoktu. Ona göre işin mantıklı bir çözümü vardı: Kapıyı hemen zımparala, üzerine boyayı sür, bitti. Basitti. Ne kadar uğraşmak gerekebilirdi ki? Caner, her zaman çözüm odaklıydı. Zeynep'in 'içsel' huzur arayışını bir türlü anlamıyordu. O, çözümün dışarıda olduğunu düşünüyordu. Eğer bir şey düzgün yapılmazsa, bunu düzeltmek için adım atmak gerekiyordu. Bu kadar basitti!

Ama Zeynep, duygusal bir zihinle, boyanın yalnızca dış yüzeydeki izleri silmeye yaramayacağını biliyordu. O kapının, zamanla eskimiş, yıpranmış dışını boyarken, altındaki gerçeği görmeyi istemişti. Zeynep, boyamak için elini sürmeden önce, o yüzeyin altındaki tüm katmanlarla barış yapmak zorundaydı. "Zımparasız bir kapı boyanır mı?" diyerek, yalnızca dış yüzeyi değil, içini de yenileme yolunu seçti.

Zeynep’in İçsel Düşüncesi: Geçmişin Tozu ve Yeniden Doğuş

Zeynep, boyama işini sadece bir temizlik olarak görmüyordu. Yıllarca içinde biriktirdiği kırgınlıkları, öfkeleri ve huzursuzlukları da silecekti. Kapının dışını boyarken, içinde kaybolan huzuru yeniden bulmayı umuyordu. Zeynep, kapıyı boyamanın sadece bir fiziksel işlem değil, aynı zamanda bir duygusal süreç olduğunun farkındaydı. Boya fırçası, ellerinde kayıp zamanın izlerini silmeye başlamıştı. Hangi katmanı daha önce boyayacağını düşünürken, yaşamın her aşamasında yapılan seçimlerin ve hataların da silinmesi gerektiğini fark etti.

Zeynep'in zihninde, her fırça darbesi, eski bir yaşamın, eskimiş duyguların üzerini kapatıyordu. İçindeki o boşluk ve eksiklik, fırçanın ucunda bir şeyler yaratmaya başlamıştı. Ve o an Zeynep, bir kapıyı boyamanın aslında bir insanı iyileştirme süreciyle ne kadar örtüştüğünü anlamaya başladı. Bazen dışarıya gösterdiğiniz şey, iç dünyanızdaki karmaşayı saklamaktan başka bir şey değildir.

Caner’in Düşüncesi: Zımparalanmış Gerçeklik, Hızlı Çözüm

Caner ise her şeyin tek bir çözüme sahip olduğuna inanıyordu. Zımpara ve boya, çözümün ta kendisiydi. Yalnızca yüzeyi düzeltmek gerekirdi, gerisi önemli değildi. Yine de Zeynep’in, boyama işine bu kadar duygusal bir yaklaşımda bulunması ona tuhaf geliyordu. Onun için her şey pragmatikti. Kapıyı düzeltmek, iyi bir şekilde boyamak, işini bitirip huzurlu bir şekilde odasına geçmek, onun amacıydı. Zeynep ise her adımda derin bir anlam arıyordu.

Bir noktada Caner, Zeynep’in yaklaşımının da ne kadar doğru olduğunu fark etti. Dışarıdaki işlerin, görünenden çok daha derin anlamları olduğunu kabul etti. Belki de bazen, her şeyin mükemmel ve hızlı bir çözümle yapılması gerekmezdi. Zeynep’in "zımparasız boyama" yaklaşımı, ona hayatın bazen sabır ve anlam arayışını içermesi gerektiğini hatırlatmıştı.

Sonuç: Zımparasız Boya, Yeni Bir Başlangıçtır

Bir kapı boyanırken, içindeki duyguların ve geçmişin tozlarının da temizlenmesi gerektiğini fark ettik. Zeynep ve Caner, farklı bakış açılarına sahip olsalar da, sonunda aynı sonucu görmekte birleştiler. Zeynep, belki de kapıyı zımparalamadan boyayarak, yeni bir başlangıç yapıyordu. Gerçekten de bazen her şeyin mükemmel olması gerekmez. Bazen, tamiratı ertelemek, bir noktada yaşamın bir parçasıdır. Zımpara yapmadan, boyayı doğrudan sürmek, hem bir cesaret hem de bir kabul etme halidir.

Zeynep’in içsel yolculuğu, her birimizin hayatındaki eksikliklerle barış yapmamız gerektiğini gösteriyor. Kapı, yüzeysel olarak boyandığında her şeyin değişmediğini ama ona ruh katıldığında her şeyin baştan yaratılabileceğini hatırlatıyor.

Forumdaşlarla Paylaşmak İstediğim Düşünceler

Peki ya siz? Bir şeyin sadece dışını düzeltmek yeterli mi? Gerçekten eskiyi atmak ve yeniyi koymak mümkün mü? Yoksa, bir şeyin içindeki duygusal yükle barış yapmadan, yüzeysel düzeltmeler mi yapmak daha kolay? Sizin hayatta karşılaştığınız "zımparasız boyama" hikâyeniz var mı? Hadi, düşüncelerinizi ve deneyimlerinizi benimle paylaşın.