Ne öğrenme sayılmaz ?

Aylin

New member
9 Mar 2024
230
0
0
“Ne Öğrenme Sayılmaz?”: Hep Birlikte Önemsiz Sandıklarımızı Yeniden Düşünelim

Selam dostlar,

Şunu fark ettim: Hepimiz “öğrenmek” deyince aklımıza ders, kitap, sertifika geliyor ama gün içinde yaşadıklarımızın çoğunu görmezden geliyoruz. Sanki yalnızca not tutulursa bilgi oluyor, yalnızca sınav olursa öğrenilmiş sayılıyor. Oysa hepimiz, bir arkadaşımızın yüz ifadesinden, mahallemizdeki bir değişimden, hatta kendi iç sesimizin kıpırdanışından bir şeyler alıyoruz. Peki neden bunların çoğunu “öğrenme” kategorisine koymuyoruz? Bugün, bu başlıkta, neyin öğrenme sayılmadığına dair önyargılarımızı masaya yatırmak, gözümüzden kaçan öğrenmeleri konuşmak, farklı bakışları harmanlayarak yeni bir zemin kurmak istiyorum.

---

Kökenler: Öğrenmeyi “Resmî” Olana Daraltan Hikâye

“Öğrenme”yi çoğu kültürde resmî kurumlar biçimlendirir: okul, müfredat, diploma. Bu çerçeve, toplumsal düzen için faydalı oldu; ölçülebilir yeterlilikler, standartlar, ortak bir dil kazandırdı. Fakat aynı hikâye, sınıf dışında kalan deneyimleri perdeledi. Ustanın çırağa sezgisel aktardığı bir dokunuşu, mahallenin yaşlısının anılarının içindeki tarihyazımını, göç yolunda geliştirilen dayanıklılığı çoğu kez “öğrenme” olarak yazmıyoruz. Böylece “öğrenme sayılmayanlar” listesi fark etmeden kabarıyor: duygusal esneklik, kültürel sezgi, gündelik problem çözme, beden bilgisi, sosyal cambazlık, hatadan toparlanma…

Sonra ne oluyor? Yalnızca sınanabilir olana “bilgi” payesi veriliyor. Oysa herkesin hayatında, ölçülemese de yön tayin eden sahici öğrenmeler var. “Ne öğrenme sayılmaz?” sorusunun kökeninde işte bu dar kalıp duruyor.

---

Bugün: Görünmez Öğrenmeler ve Gölge Müfredatlar

Günümüzde öğrenmeyi takip eden teknolojiler—analitikler, rozetler, puanlar—çok şey kazandırdı; aynı zamanda görünmez öğrenmeleri daha da görünmez kılma riski taşıyor. Çünkü ekranın yakalayamadığı şeyler sanki yokmuş gibi davranıyoruz. Çalıştığın ekipte çatışmayı büyütmeden çözmeyi öğrendin; sistem bunu nereden bilecek? Kaygı atağını yönetmek için nefes pratiğini sezgisel olarak derinleştirdin; hangi gösterge bunu puanlayacak?

Buna “gölge müfredat” diyorum: Kurumlarca yazılmamış ama yaşamın yazdığı bir müfredat.

– Kaynak yetersizliğinde “yeterince iyi”yi ayırt etmek,

– Bir toplulukta güven inşa eden küçük jestleri sezmek,

– Krizde önceliklendirme yapıp enerji tasarrufu sağlamak,

– Yeni ortamlarda kodu “okur gibi” okuyup kalıbı sezmek…

Bunlar çoğu işe alım sürecinde “soft skill” diye etiketlenip kenara itiliyor; oysa bunlar farkı yaratan sert çekirdek öğrenmeler.

---

Yarın: Yapay Zekâ, Aşırı Ölçüm ve Öğrenmenin İnsan Payı

Yapay zekâ ve otomasyon, öğrenmeyi kişiselleştirme vaadiyle geliyor. Harika. Ama aşırı ölçümle birlikte yeni bir daraltma riski de var: Yalnızca sayılabilen şeyler saygınlık kazanırsa, insanın sezgisel, etik, estetik boyutu gölgede kalabilir. Yarın, karar destek sistemleri arttıkça “karar alma cesareti”, “belirsizliği tolere etme”, “değer çatışmalarında yön bulma” gibi sahici insani öğrenmeler daha da kritik olacak. Çünkü makineler sonucu hesaplar, ama sonucu taşıyacak anlamı biz kurarız.

Gelecekte “ne öğrenme sayılmaz?” yerine “neyi saymayı unutmamalıyız?”ı konuşmak zorundayız. Aksi halde algoritmaların aydınlattığı alanlar parlarken, karanlıkta kalan koridorlarda asıl yolumuzu kaybedebiliriz.

---

İki Damarı Harmanlamak: Stratejik-Çözüm Odaklı ve Empati-Toplumsal Bağ Odaklı Öğrenme

Forumda sık görüyorum: Bazı arkadaşlar (çoğu zaman stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımlara eğilimli olanlar) “Ölç; optimize et; tekrar et” hattından gidiyor. Bazı arkadaşlar (çoğu zaman empati ve toplumsal bağları önceleyen yaklaşımlara eğilimli olanlar) “Önce duy; güven kur; ilişkiyi koru” diyor. Bence bu iki damar birbirini dışlamıyor; tam tersine, öğrenmeyi bütünlüyor.

– Stratejik-çözüm odağı, öğrenmeyi tekrarlanabilir süreçlere döker, skalayı mümkün kılar, şeffaflık sağlar. “Hangi girdi hangi çıktıyı üretiyor?” sorusu kıymetlidir.

– Empati-toplumsal bağ odağı, öğrenmeye bağlamsal akıl ve vicdan katar. “Bu süreç kimi dışarıda bırakıyor, kimler için işliyor?” sorusunu canlı tutar.

Birini diğerine üstün kurmaktansa, ikisini bir “çift lens” gibi kullanmak—ölçülebilir olanı sayarken ölçülemeyenin hakkını gözetmek—öğrenmeyi zenginleştirir.

---

Beklenmedik Alanlar: Mutfak, Oyunlar, Sokak ve Beden

“Öğrenme sayılmaz” kutusuna atılanları, beklenmedik yerlerden çekip çıkarmayı deneyelim:

Mutfak: Tariften çok “ısıyı dinleme” becerisidir öğrenme. On dakika yazmaz; malzemeye, neme, tavaya göre değişir. Burada geliştirilen duruma göre kalibrasyon becerisi, yazılım dağıtımındaki “rollout” stratejisine ilham verebilir.

Oyunlar: Çocuklar oyunda “kuralları yeniden müzakere etmeyi” öğrenir. Bu, ekiplerde sprint hedefleri el değiştirince paydaş diyaloğu kurma yetisine dönüşür.

Sokak: Toplu taşımada kalabalığı okuyup rota değiştirmek, senaryo planlama pratikleridir. Kriz yönetiminde tam da buna ihtiyaç duyarız.

Beden: Spor yaparken mikro ilerlemeyi hissetmek, geribildirim döngüsü kurmaktır. KPI’sız ama somut. Beden bilgisi, sürdürülebilir performansın gerçek öğretmenidir.

Bu alanların ortak dersi: Öğrenme, yalnızca “ne biliyorum?” değil, “nerede, ne zaman, kimlerle ve hangi bedelle biliyorum?” sorularının toplamıdır.

---

Ne Öğrenme Sayılmaz? Geri Dönüştürülecek 6 Yanılsama

1. Yalnızca sertifikalı olan. Sertifika güzel; ama sertifika yoksa da öğrenme yok değildir.

2. Yalnızca sözel olarak ifade edilebilen. Bazı öğrenmeler bedensel, ilişkisel, sezgiseldir.

3. Yalnızca tek seferde “başarıyla” sonuçlanan. Deney-yanılma, öğrenmenin motorudur.

4. Yalnızca bireysel olan. Bir ekibin kültürü de öğrenir; “biz”in hafızası vardır.

5. Yalnızca hemen fayda üreten. Bugün “atıl” görünen bir sezgi, yarın kilit taşı olabilir.

6. Yalnızca ölçülebilen. Ölçmek iyidir; ölçülmeyen değersiz değildir.

Bu yanılsamaları bıraktığımızda, öğrenmenin çevresi genişler; içeride daha çok kişi kendini bulur.

---

Uygulama: Öğrenmenin Haritasını Nasıl Genişletiriz?

- Çift günlük tutma: Bir sayfaya ölçülebilir kazanımlar (tamamlanan modül, çözülen hata), diğerine görünmez kazanımlar (gerilimde sakin kalabildim, komşuyla köprü kurdum).

- Rol döndürme: Ekipte strateji rolünü üstlenenler haftada bir gün “topluluk bakışı”na; topluluk bakışını üstlenenler “deney tasarımı”na geçsin.

- Hata vitrinleri: “Başarısızlık panosu” açalım; hangi ayarda, hangi koşulda, neden olmadığını konuşalım.

- Bağlam notları: Bir becerinin hangi bağlamda çalıştığını yazalım. “Şu koşullarda evet, şu koşullarda hayır.”

- Toplumsal mercek: Her süreçte “Kim içeri alındı, kim kaldı?” sorusunu rutine bağlayalım.

---

Forumdaşlara Açık Davet: Hep Birlikte Öğrenmeyi Yeniden Adlandırmak

Şimdi sıra sizde. Konuyu bizim mahallemizden, işimizden, evimizden, bedenimizden konuşalım:

- Sizce kendi hayatınızda “öğrenme sayılmayan ama sizi değiştiren” en güçlü deneyim neydi?

- Ölçemediğimiz ama varlığını hissettiğiniz hangi beceriler, ekiplerinizin görünmez motoru?

- Stratejik-çözüm odaklı bakışla empati-toplumsal bağ odağını nasıl bir araya getiriyorsunuz? Somut bir ritüeliniz var mı?

- Yapay zekâ çağında “insan payı”nı korumak için, hangi öğrenmeleri özellikle görünür kılmalıyız?

- Mutfak, oyun, sokak, beden… Sizin beklenmedik öğrenme mekânınız neresi?

Öğrenmeyi, sadece sınavı olan bir kutu olmaktan çıkarıp, birlikte yaşadığımız bir ekosistem olarak yeniden adlandırabiliriz. Çünkü bazen en değerli öğrenme, bir arkadaşın sorusu, bir topluluğun nefesi, bir anlık sezgidir; kayda düşmesek de bizi dönüştürür. Burada, bu başlıkta, o dönüşümlerin izini birlikte sürmek harika olmaz mı?