‘Durmuş Durduyan’ı yazan Oğur: Irkçı bir komplo Saadet Partisi Yüksek İstişare Konseyi Lideri ve eski bakan Oğuzhan Asiltürk’ün aslen Ermeni olduğu ve “Durmuş Durduyan” olan ismini değiştirdiği argümanını yazan Karar muharriri Yıldıray Oğur, argümanın Fazilet Partisi’ndeki bölünme sırasında ortaya atıldığını yazdı. “
1 Ekim günü 86 yaşında vefat eden Asiltürk’le ilgili argümanın Fazilet Partisi ortasında başlayan ayrılık sürecinde Ulusal Görüş hareketinin Elazığ’da bulunan bir kolu tarafınca ortaya atıldığını söyleyen Oğur, “1975 yılında kuruluş müzakerelerini Baykal ile bir arada yaptığı CHP-MSP hükümetinin İçişleri Bakanı olduğunda da yalnızca 40 yaşındaydı.
Yani tez sahipleri altı yıl evvel ismini değiştirmiş 40 yaşındaki Ermeni asıllı bir kişinin Türkiye’ye İçişleri Bakanı olduğunu da tez etmiş oluyorlar.
Yani neresinden tutsanız absürtlük” diye yazdı.
Oğur’un “Durmuş Durduyan: Elden ele dolaşan ırkçı bir komplo teorisi…” başlıklı yazısından bir kısım şu biçimde:
“Oğuzhan Asiltürk’ün aslında Ermeni olduğu ve Durmuş Durduyan olan temel isminin yerine bu çok milliyetçi görkemli ismi aldığı teorisi…
O kadar ileri gidildi ki Türkçü bir site haberi şöyleki verdi:
“Adını Oğuzhan Asiltürk Olarak Değiştiren Durmuş Durduyan Öldü”
Onlara bir Ermeni haber sitesi bile katıldı:
“Türkiye Saadet Partisi Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Lideri Ermeni kökenli Oğuzhan 86 yaşında Asiltürk ömrünü kaybetti.”
Kısa müddette Durmuş Durduyan ismi Twitter’da TT listesine girdi. Ekşi Sözlük’te entryler yazıldı.
Milliyetçi muhalifler Oğuzhan Asiltürk’e duydukları siyasi öfkeyi onun “kripto Ermeniliği”ne bağlarken, olağanda buna ırkçılık diyecek olan birtakım solcu, liberal Kemalist muhalifler de bu furyaya katılmakta bir beis görmediler.
Ayıp olmasın diye koydukları “Tabii bunda bir sorun yok” şerhlerini “İşte İslamcıların gerçek yüzleri”, “Devşirip bu biçimde kullandılar” tespitleri izledi.
Hatta 24 saat siyasi tahlil yapan kimi solcu genç akademisyenler, Ermeni asıllı bir kişinin İslamcı siyaset ortasında var olabilmesi İslamcılara kredi verilmesine yol açar mu diye telaşlanıp buna karşı güldüren tahliller bile paraladılar.
Asiltürk’e duyulan siyasi öfke yüzünden kimse temel soruyu sorma gereksinimini bile hissetmedi:
Pekala, bunu nereden biliyoruz?
Bu tezlerin görünürdeki kaynağı eski milletvekili Fevzi İşbaşaran’ın, Asiltürk’ün Erdoğan’la temasları sırasında Haziran ayında attığı bir dizi tweet:
“Oğuzhan Asiltürk’ün 52 yıl evvel yani 34 yaşındayken mahkemeye başvurup ‘Durmuş Durduyan’ olan ismini ‘Oğuzhan Asiltürk’ olarak değiştiriyor -Tamam,din değiştirip müslüman olabilirsin, ismini soyadını da değiştirebilirsin lakin mensup olduğun millet değişmez, utanılacak bir şey yok”
İşbaşaran, Asiltürk’ün ilkokulu, üniversiteyi bu isimle tamamladığını, bu isimle mühendislik yaptığını, 34 yaşında Erbakan’la tanışınca Durmuş Durduyan olan ismini Oğuzhan Asiltürk olarak değiştirdiğini yazmıştı.
Tez sahiplerinin referans yaptığı bir kaynak da Necip Fazıl’ın söylemiş olduği sav edilen bir kelamdı: “Bir insan daima Oğuz hem Han hem Asil hem Türk olamaz.”
Bir de argüman sahipleri 1935 yılında Oğuzhan Asiltürk’ün doğduğu Hekimhan’ın eski bir Ermeni yerleşimi olduğunu, esasen Oğuzhan isminin da 30’lu senelerda rastlanmayan bir isim olduğunu tezlerine kanıt olarak gösterdiler.
Aslında karşımızda eski bir ırkçı komplo teorisinden çoksı yoktu.
Argümanın kökeni 1998 yılında Fazilet Partisi ortasındaki Yenilikçi Hareketi’nin ortaya çıktığı günlere dayanıyor.
Fazilet Partisi ortasında başlayan hizipleşme, Ulusal Görüş hareketinin Elazığ’da bulunan bir kolunu fazlaca öfkelendirmişti.
O günkü gazetelerden okuyalım:
“Siyasi yasaklı Erbakan ile İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Tayyip Erdoğan içindeki liderlik arbedesi, Fazilet’tilk evvel bu partinin yayın organı Ulusal Gazete’yi böldü. Ulusal Gazete’nin Elazığ ve etrafındaki vilayetlerde yayımlanan baskılarının fiyatsız eki, ‘El Aziz’i çıkaran grup, tekme-tokatlı bir hengamenin akabinde, gazeteden koptuklarını ilan ettiler. Gazeteyi bağımsız yayınlayan El Aziz grubu Erdoğan’ı bir daha yerden yere vurdu.
Kapatılan RP’nin Elazığ milletvekili adayı ve Ulusal Gazete muharrirlerinden Ahmet Akgül’ün başını çektiği belirtilen takım, FP Genel Lideri Recai Kutan ile birlikte Elazığ’a gelen Erdoğan’ın da katıldığı evvelki günkü miting sırasında, el altından dağıttıkları gazetelerinde, Erdoğan için ‘Kasımpaşa haylazı’, ‘Korsan’ ve ‘Gaspçı’ sözlerini kullandılar. Bu grubun Ulusal Gazete’den kopuşu ise tekme-tokatlı bir arbedeye sahne oldu. Erdoğan’ın FP idaresine yaptığı baskı kararı, bundan bu biçimde El Muhterem’i ek olarak dağıtmama sonucu aldıklarını açıklayan Ulusal Gazete’nin, Elazığ sorumlularının dövüldüğü arbedeye, Akgül’ün kardeşi Hüseyin Akgül’ün de isminin karıştığı bildirildi.”
www.hurriyet.com.tr
Fanatik Erbakancı olan Elazığ’da Ahmet Akgül liderliğindeki El Aziz gazetesi takımı, sonrasındasında gazetelerini bağımsız olarak çıkarmaya başladılar ve tenkitlerinin tonunu yükselttiler. Erdoğan’a “masonların adamı” derken tenkitlerinin maksadında partinin bölünmesine niye olmakla, Erbakan’a komplo kurmakla suçladıkları iki isim daha vardı: Şevket Kazan ve Oğuzhan Asiltürk.
bir daha o günkü gazetelerden okuyalım:
“FP etraflarında ‘Fanatik Erbakancılar’ olarak tanınan ‘El-Aziz Grubu’, harikulade bir sav ortaya attı. Gazete, MÜSİAD Lideri Erol Fayda ile Refahyol’un Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın ‘Yahudi’, FP Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün de ‘Ermeni’ asıllı olduğunu deklare etti.”
www.hurriyet.com.tr
İşte Oğuzhan Asiltürk’ün aslında gerçek isminin Durmuş Durduyan olduğu, 34 yaşındayken mahkeme sonucuyla ismini değiştirdiği argümanı birinci o günlerde El Aziz gazetesinde Ahmed Akgül tarafınca yazıldı.
Ahmet Akgül, sonrasındasında yazdığı yazılarda ve kitaplarda bu tezini detaylandırdı ve teorize etti.
Asiltürk yalnızca Ermeni değildi, Ermeniler içine girmiş kripto Museviler olduğu sav edilen Pakradunilerdendi.
Akgül, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kripto Museviler ve Pakraduniler” kitabında bu ‘eşsiz’ tarihi tezlerini şu biçimde anlattı:
“Pakraduni”ler, Anadolu’nun İslamlaşması ve Türklere vatan yapılması üzerine, bilhassa Ermenilerin istek gördüğü Selçuklu ve Osmanlı periyodunda, Musevilikten Ermeniliğe geçen, 1915 olayları daha sonrası ve Cumhuriyet sürecinde ise Müslümanlığı seçen, fakat Yahudi zihniyetini kuşaktan nesile gizlice sürdüren bir topluluk olmaktadır. Fanatik Ermeni aksiliğiyle Türk ırkçılığını (Turancılığı) savunmak, her fırsatta İslam’a saldırarak, sosyalist ve Kemalist bir tutum takınmak bunların alâmetifarikasıdır. Lakin yalnızca solcu değil, sağcı partilere; hatta Ulusal Görüş’e de sızanlar vardır. Örneğin, “Durmuş Durduyan” iken Oğuzhan Asiltürk’e dönüşen Pakradunilere rastlanmaktadır. Asırlarca Ermeni toplumunu yöneten Yahudi asıllı ‘Pakraduniler’in kıssası yeni yeni günışığına çıkmaktadır.”
Lakin natürel bütün bu Pakraduniler tarih tezinin maksadı sıkıntıyı artık siyasi hasım haline geldikleri Oğuzhan Asiltürk’e bağlamaktı.
El Aziz gazetesi 2003 yılında manşetten Erbakan’ı mehdi ilan etti: ‘İşte Tek Başına Bir Ordu: İşte En Büyük Kumandan! Mehdi Erbakan!’’
Bunun üzerine Erbakan ve Saadet Partisi ile bu küme içindeki bağlantılar uygunca gerildi.
2004 yılında küme içi hasımlıklar üzerine Ahmet Akgül ve arkadaşları El Aziz gazetesinden ayrılarak İstanbul’da Ulusal Tahlil mecmuasını kurdular.
Mecmua ulusalcı İslamcı çizgide yayın yapıyordu. “Yahudi uşağı” olmakla suçladıkları AK Parti’ye ağır lisanla saldırıyorlar, ulusalcı kısımlarla ve askerle işbirliği iletileri veriyorlardı.
Alışılmış ki mecmuanın maksadından hiç düşmeyen bir isim vardı: Erbakan’la ortalarını bozduklarını düşündükleri Oğuzhan Asiltürk.
Ya da mecmuadaki ırkçı akınlardaki ismiyle Durmuş Durduyan.
Ona karşı öfkeleri artarak sürdü. Birkaç örnek:
“Milli Görüşçüler içinde Erbakan’ın sağ kolu diye anılıp hürmet duyulan gerçekte ise ne asil ne de Türk olan Kripto Ermeni Durmuş Durduyan, Erbakan’ı Allah’tan korkmadan, utanmadan, Ulusal Görüş’ün ezeli düşmanı Yahudi odaklara taş çıkartırcasına suçlamaya devam ediyor.”
“Durmuş Durduyan iken Oğuzhan Asiltürk ismini alıp Ulusal Görüş’e yamanan şahıs ismine ucuz kahramanlık taslayan uyuz kiralıklara soruyoruz”
“SP’de bir sütü bozuk Durmuş Durduyan”
“Geçmişi karmaşıktır, Pakradun Ermenidir
Ulusal Görüş’e önder, olmuş Durmuş Durduyan!
Aslını gizleyerek, asil bir Türk geçinir
Sadıklara bir kinle, dolmuş Durmuş Durduyan!”
Mecmuanın sert halde eleştirdiği kümelerden biri de Gülen cemaatiydi.
Hakikaten, 2008 yılında Ahmet Akgül, bir Ergenekon operasyonunda gözaltına alındı. Mecmua Ergenekon’un İslamcı kesitteki ayağı olmakla suçlandı.
Fakat daha sonra tuhaf bir şey oldu.
Oğuzhan Asiltürk, 2012 yılında Ergenekon ve Balyoz davalarını eleştirdi:
“Ergenekon operasyonu, vatansever askerlere karşı yapılmış bir operasyondur. Ergenekon, altını çizerek söylüyorum, Türk Ordusu’nda Amerikan terslerinin tasfiyesidir. Nokta. Ve bir de ünlem koyuyorum.”
Bu çıkış üzerine Ergenekon’dan gözaltına alınmış Ahmed Akgül’ün ürettiği Durmuş Durduyan teorisi bu defa Fethullahçıların isimsiz sitelerinde ve hesaplarında bir suçlamaya dönerek tekrar sirkülasyona girdi.
2007 yılında Hrant Dink’in öldürülmesinden daha sonra Ahmet Akgül’ün bu komplo teorisi Üniversal Gazetesi’ndeki bir köşe yazısında göründü:
“Ey Durmuş Durduyan’ı Oğuzhan Asiltürk’e çeviren; Ey Oğuzhan Asiltürk namıyla bir adamı Erbakan’ın buyruğunda halkların, gençlerin üstüne süren kahpe devran, sana başın sağ olsun diyemem.”
www.evrensel.net
Bu yazı çabucak sonrasında tuhaf formda Ulusal Tahlil mecmuası sayfalarında Oğuzhan Asiltürk’ün aslında Durmuş Durduyan olduğu tezlerine kanıt olarak gösterilmeye başlandı.
bu biçimdece ortaya referansı kendisi olan dört dörtlük bir komplo teorisi döngüsü çıktı.
Nihayet Oğuzhan Asiltürk 2021 yılında Saadet Partisi’nin istikametini Beştepe’ye gerçek çevirmeye çalışırken de bu kere güya bu ırkçı komplo teorilerine aralı muhaliflerin eline düştü.
Bu kere de onlar menşei meçhul iddiayı yenidenladılar.
halbuki ortada kapalı gizli bir durum yok.
25 Mayıs 1935 tarihinde Malatya Hekimhan’da doğan Oğuzhan Asiltürk’ün annesinin ismi Fatma, babasının ismi Mahmud Besim.
Oğuzhan, ismini veren babası.
Zira babası Cumhuriyetin birinci öğretmen okulu mezunlarından olan bir öğretmen. Tarihe meraklı, milliyetçi bir öğretmen.
Bu yüzden Oğuzhan Asiltürk’ün kız kardeşlerinin ismi Sevinçhan, Gülsevi ve Sevimyazı. Erkek kardeşinin ismi ise Atilla.
Oğuzhan Asiltürk’ün babası evvel memleketleri Hekimhan’da öğretmenliğe başlamış. daha sonra temel uzmanlık alanı olan ziraat memuru olarak Malatya’ya taşınmışlar.
Asiltürk ailesi Malatya’da Sancaktar mahallesinde oturmuş. Recai Kutan ile burada tanışmışlar. Kutan’ın öğretmen babası Asiltürk’ün de öğretmeni olmuş.
Mahalleden tanıdığı öteki isimler de Turgut, Korkut, Bozkurt Özal kardeşler.
bir daha Malatyalı öğretmen çocukları olan Turgut, Bozkurt, Korkut kardeşlerin isimleri da o günlerin “Türk tarih tezi” dalgası ortasında verilmiş isimlerdi.
Asiltürk ondan sonrasında babasının tayini gereği lise eğitimine Sivas ve Antakya’da devam etmiş.
Yani Oğuzhan Asiltürk, Erbakan’dan evvel Recai Kutan’la tanışmış. Erbakan’la tanışması da partidilk evvel, İTÜ senelerına dayanıyor.
İTÜ’de İnşaat kısmında talebe cemiyeti başkanlığı yapmış, Zahit Kotku’nun sohbetlerine katılmış dindar bir öğrenci olarak tanınmış.
Üniversite mezuniyet yıllığında da şöyleki yazıyor: “Oğuzhan Asiltürk: Üniversiteyi koltuğunun altığında bir not defteri, yastığının altında bir şiir kitabı ile bitirdi.”
Mezuniyetinden daha sonra kardeşi Atilla Asiltürk ile bir arada Asiltürk Proje isimli inşaat firmasını kurmuşlar. Bu şirket hala Ankara’da faaliyette.
Erbakan’la siyasi ömrü 1969’da Konya’dan bağımsız aday olduğunda başladı, Ulusal Nizam Partisi ile sürdü.
1975 yılında kuruluş müzakerelerini Baykal ile bir arada yaptığı CHP-MSP hükümetinin İçişleri Bakanı olduğunda da yalnızca 40 yaşındaydı.
Yani sav sahipleri altı yıl evvel ismini değiştirmiş 40 yaşındaki Ermeni asıllı bir kişinin Türkiye’ye İçişleri Bakanı olduğunu da tez etmiş oluyorlar.
Yani neresinden tutsanız absürtlük.
Asiltürk her vakit köşeli fikirleri olan sağcı bir siyasetçi oldu. İçişleri Bakanlığı sırasında İstanbul’da müstehcen diye kaldırttığı heykelle ünlendi. 1991’de RP-MÇP ittifakına karşı çıktı. Fazilet Partisi bölünme sürecinde Erdoğan’a karşı en sert hali aldı. Ergenekon operasyonlarını eleştirdi. Numan Kurtulmuş’un partiden tasfiyesini sağladı. Ve son olarak da Saadet Partisi’ni muhalefet cephesinden çıkarmaya çalıştı.
Bu uzlaşmaz tutumları yüzünden de hakkında bir vakit içinder Abdullah Öcalan’ın gerçek isminin Agop Agopyan olduğunun söylenmesinden farksız, paslı kör testereyle oluşturulmuş, kötülüklerin kaynağını kriptolukta, sütü bozuklukta, kökende bulan ülkenin en eski, en geri bakışının eseri bir komplo teorisi üretildi.
Fakat buradaki temel sıkıntı aslına bakarsanız bu usul ırkçı komplo teorilerine prestij edenlerin bunu bir suçlama üzere kullanımında değil.
Güya ırkçılığa karşı olan birtakım muhaliflerin de bu kör testereden çıkmış ırkçı komplo teorisini dolaştırmakta, bunun üzerine konuşmakta bir beis görmemesinde.
Bu da Türkiye’de düşman olarak bellenene karşı her türlü hücumun nasıl basitçe yasal olarak görülebildiğinin son bir örneği olarak kayıtlara geçmiş oldu.
Asiltürk ailesine ve Saadet topluluğuna yeniden başsağlığı dilerim.”
Oğur yazısının sonunda, “Hâlâ tatmin olmayanlar için babasının ve annesinin mezar taşları” diyerek iki fotoğraf da paylaştı.
1 Ekim günü 86 yaşında vefat eden Asiltürk’le ilgili argümanın Fazilet Partisi ortasında başlayan ayrılık sürecinde Ulusal Görüş hareketinin Elazığ’da bulunan bir kolu tarafınca ortaya atıldığını söyleyen Oğur, “1975 yılında kuruluş müzakerelerini Baykal ile bir arada yaptığı CHP-MSP hükümetinin İçişleri Bakanı olduğunda da yalnızca 40 yaşındaydı.
Yani tez sahipleri altı yıl evvel ismini değiştirmiş 40 yaşındaki Ermeni asıllı bir kişinin Türkiye’ye İçişleri Bakanı olduğunu da tez etmiş oluyorlar.
Yani neresinden tutsanız absürtlük” diye yazdı.
Oğur’un “Durmuş Durduyan: Elden ele dolaşan ırkçı bir komplo teorisi…” başlıklı yazısından bir kısım şu biçimde:
“Oğuzhan Asiltürk’ün aslında Ermeni olduğu ve Durmuş Durduyan olan temel isminin yerine bu çok milliyetçi görkemli ismi aldığı teorisi…
O kadar ileri gidildi ki Türkçü bir site haberi şöyleki verdi:
“Adını Oğuzhan Asiltürk Olarak Değiştiren Durmuş Durduyan Öldü”
Onlara bir Ermeni haber sitesi bile katıldı:
“Türkiye Saadet Partisi Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Lideri Ermeni kökenli Oğuzhan 86 yaşında Asiltürk ömrünü kaybetti.”
Kısa müddette Durmuş Durduyan ismi Twitter’da TT listesine girdi. Ekşi Sözlük’te entryler yazıldı.
Milliyetçi muhalifler Oğuzhan Asiltürk’e duydukları siyasi öfkeyi onun “kripto Ermeniliği”ne bağlarken, olağanda buna ırkçılık diyecek olan birtakım solcu, liberal Kemalist muhalifler de bu furyaya katılmakta bir beis görmediler.
Ayıp olmasın diye koydukları “Tabii bunda bir sorun yok” şerhlerini “İşte İslamcıların gerçek yüzleri”, “Devşirip bu biçimde kullandılar” tespitleri izledi.
Hatta 24 saat siyasi tahlil yapan kimi solcu genç akademisyenler, Ermeni asıllı bir kişinin İslamcı siyaset ortasında var olabilmesi İslamcılara kredi verilmesine yol açar mu diye telaşlanıp buna karşı güldüren tahliller bile paraladılar.
Asiltürk’e duyulan siyasi öfke yüzünden kimse temel soruyu sorma gereksinimini bile hissetmedi:
Pekala, bunu nereden biliyoruz?
Bu tezlerin görünürdeki kaynağı eski milletvekili Fevzi İşbaşaran’ın, Asiltürk’ün Erdoğan’la temasları sırasında Haziran ayında attığı bir dizi tweet:
“Oğuzhan Asiltürk’ün 52 yıl evvel yani 34 yaşındayken mahkemeye başvurup ‘Durmuş Durduyan’ olan ismini ‘Oğuzhan Asiltürk’ olarak değiştiriyor -Tamam,din değiştirip müslüman olabilirsin, ismini soyadını da değiştirebilirsin lakin mensup olduğun millet değişmez, utanılacak bir şey yok”
İşbaşaran, Asiltürk’ün ilkokulu, üniversiteyi bu isimle tamamladığını, bu isimle mühendislik yaptığını, 34 yaşında Erbakan’la tanışınca Durmuş Durduyan olan ismini Oğuzhan Asiltürk olarak değiştirdiğini yazmıştı.
Tez sahiplerinin referans yaptığı bir kaynak da Necip Fazıl’ın söylemiş olduği sav edilen bir kelamdı: “Bir insan daima Oğuz hem Han hem Asil hem Türk olamaz.”
Bir de argüman sahipleri 1935 yılında Oğuzhan Asiltürk’ün doğduğu Hekimhan’ın eski bir Ermeni yerleşimi olduğunu, esasen Oğuzhan isminin da 30’lu senelerda rastlanmayan bir isim olduğunu tezlerine kanıt olarak gösterdiler.
Aslında karşımızda eski bir ırkçı komplo teorisinden çoksı yoktu.
Argümanın kökeni 1998 yılında Fazilet Partisi ortasındaki Yenilikçi Hareketi’nin ortaya çıktığı günlere dayanıyor.
Fazilet Partisi ortasında başlayan hizipleşme, Ulusal Görüş hareketinin Elazığ’da bulunan bir kolunu fazlaca öfkelendirmişti.
O günkü gazetelerden okuyalım:
“Siyasi yasaklı Erbakan ile İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Tayyip Erdoğan içindeki liderlik arbedesi, Fazilet’tilk evvel bu partinin yayın organı Ulusal Gazete’yi böldü. Ulusal Gazete’nin Elazığ ve etrafındaki vilayetlerde yayımlanan baskılarının fiyatsız eki, ‘El Aziz’i çıkaran grup, tekme-tokatlı bir hengamenin akabinde, gazeteden koptuklarını ilan ettiler. Gazeteyi bağımsız yayınlayan El Aziz grubu Erdoğan’ı bir daha yerden yere vurdu.
Kapatılan RP’nin Elazığ milletvekili adayı ve Ulusal Gazete muharrirlerinden Ahmet Akgül’ün başını çektiği belirtilen takım, FP Genel Lideri Recai Kutan ile birlikte Elazığ’a gelen Erdoğan’ın da katıldığı evvelki günkü miting sırasında, el altından dağıttıkları gazetelerinde, Erdoğan için ‘Kasımpaşa haylazı’, ‘Korsan’ ve ‘Gaspçı’ sözlerini kullandılar. Bu grubun Ulusal Gazete’den kopuşu ise tekme-tokatlı bir arbedeye sahne oldu. Erdoğan’ın FP idaresine yaptığı baskı kararı, bundan bu biçimde El Muhterem’i ek olarak dağıtmama sonucu aldıklarını açıklayan Ulusal Gazete’nin, Elazığ sorumlularının dövüldüğü arbedeye, Akgül’ün kardeşi Hüseyin Akgül’ün de isminin karıştığı bildirildi.”
Önce gazeteleri bölündü
Siyasi yasaklı Erbakan ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan arasındaki liderlik kavgası, Fazilet'ten önce bu partinin yayın organı Milli...
www.hurriyet.com.tr
Fanatik Erbakancı olan Elazığ’da Ahmet Akgül liderliğindeki El Aziz gazetesi takımı, sonrasındasında gazetelerini bağımsız olarak çıkarmaya başladılar ve tenkitlerinin tonunu yükselttiler. Erdoğan’a “masonların adamı” derken tenkitlerinin maksadında partinin bölünmesine niye olmakla, Erbakan’a komplo kurmakla suçladıkları iki isim daha vardı: Şevket Kazan ve Oğuzhan Asiltürk.
bir daha o günkü gazetelerden okuyalım:
“FP etraflarında ‘Fanatik Erbakancılar’ olarak tanınan ‘El-Aziz Grubu’, harikulade bir sav ortaya attı. Gazete, MÜSİAD Lideri Erol Fayda ile Refahyol’un Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın ‘Yahudi’, FP Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün de ‘Ermeni’ asıllı olduğunu deklare etti.”
Fanatik Erbakan'cılar atakta...
Yarar ve Kazan Yahudi, Asiltürk Ermeni iddiasıFP çevrelerinde ‘Fanatik Erbakancılar’ olarak tanınan ‘El-Aziz Grubu’, müthiş bir iddia ortaya attı....
www.hurriyet.com.tr
İşte Oğuzhan Asiltürk’ün aslında gerçek isminin Durmuş Durduyan olduğu, 34 yaşındayken mahkeme sonucuyla ismini değiştirdiği argümanı birinci o günlerde El Aziz gazetesinde Ahmed Akgül tarafınca yazıldı.
Ahmet Akgül, sonrasındasında yazdığı yazılarda ve kitaplarda bu tezini detaylandırdı ve teorize etti.
Asiltürk yalnızca Ermeni değildi, Ermeniler içine girmiş kripto Museviler olduğu sav edilen Pakradunilerdendi.
Akgül, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kripto Museviler ve Pakraduniler” kitabında bu ‘eşsiz’ tarihi tezlerini şu biçimde anlattı:
“Pakraduni”ler, Anadolu’nun İslamlaşması ve Türklere vatan yapılması üzerine, bilhassa Ermenilerin istek gördüğü Selçuklu ve Osmanlı periyodunda, Musevilikten Ermeniliğe geçen, 1915 olayları daha sonrası ve Cumhuriyet sürecinde ise Müslümanlığı seçen, fakat Yahudi zihniyetini kuşaktan nesile gizlice sürdüren bir topluluk olmaktadır. Fanatik Ermeni aksiliğiyle Türk ırkçılığını (Turancılığı) savunmak, her fırsatta İslam’a saldırarak, sosyalist ve Kemalist bir tutum takınmak bunların alâmetifarikasıdır. Lakin yalnızca solcu değil, sağcı partilere; hatta Ulusal Görüş’e de sızanlar vardır. Örneğin, “Durmuş Durduyan” iken Oğuzhan Asiltürk’e dönüşen Pakradunilere rastlanmaktadır. Asırlarca Ermeni toplumunu yöneten Yahudi asıllı ‘Pakraduniler’in kıssası yeni yeni günışığına çıkmaktadır.”
Lakin natürel bütün bu Pakraduniler tarih tezinin maksadı sıkıntıyı artık siyasi hasım haline geldikleri Oğuzhan Asiltürk’e bağlamaktı.
El Aziz gazetesi 2003 yılında manşetten Erbakan’ı mehdi ilan etti: ‘İşte Tek Başına Bir Ordu: İşte En Büyük Kumandan! Mehdi Erbakan!’’
Bunun üzerine Erbakan ve Saadet Partisi ile bu küme içindeki bağlantılar uygunca gerildi.
2004 yılında küme içi hasımlıklar üzerine Ahmet Akgül ve arkadaşları El Aziz gazetesinden ayrılarak İstanbul’da Ulusal Tahlil mecmuasını kurdular.
Mecmua ulusalcı İslamcı çizgide yayın yapıyordu. “Yahudi uşağı” olmakla suçladıkları AK Parti’ye ağır lisanla saldırıyorlar, ulusalcı kısımlarla ve askerle işbirliği iletileri veriyorlardı.
Alışılmış ki mecmuanın maksadından hiç düşmeyen bir isim vardı: Erbakan’la ortalarını bozduklarını düşündükleri Oğuzhan Asiltürk.
Ya da mecmuadaki ırkçı akınlardaki ismiyle Durmuş Durduyan.
Ona karşı öfkeleri artarak sürdü. Birkaç örnek:
“Milli Görüşçüler içinde Erbakan’ın sağ kolu diye anılıp hürmet duyulan gerçekte ise ne asil ne de Türk olan Kripto Ermeni Durmuş Durduyan, Erbakan’ı Allah’tan korkmadan, utanmadan, Ulusal Görüş’ün ezeli düşmanı Yahudi odaklara taş çıkartırcasına suçlamaya devam ediyor.”
“Durmuş Durduyan iken Oğuzhan Asiltürk ismini alıp Ulusal Görüş’e yamanan şahıs ismine ucuz kahramanlık taslayan uyuz kiralıklara soruyoruz”
“SP’de bir sütü bozuk Durmuş Durduyan”
“Geçmişi karmaşıktır, Pakradun Ermenidir
Ulusal Görüş’e önder, olmuş Durmuş Durduyan!
Aslını gizleyerek, asil bir Türk geçinir
Sadıklara bir kinle, dolmuş Durmuş Durduyan!”
Mecmuanın sert halde eleştirdiği kümelerden biri de Gülen cemaatiydi.
Hakikaten, 2008 yılında Ahmet Akgül, bir Ergenekon operasyonunda gözaltına alındı. Mecmua Ergenekon’un İslamcı kesitteki ayağı olmakla suçlandı.
Fakat daha sonra tuhaf bir şey oldu.
Oğuzhan Asiltürk, 2012 yılında Ergenekon ve Balyoz davalarını eleştirdi:
“Ergenekon operasyonu, vatansever askerlere karşı yapılmış bir operasyondur. Ergenekon, altını çizerek söylüyorum, Türk Ordusu’nda Amerikan terslerinin tasfiyesidir. Nokta. Ve bir de ünlem koyuyorum.”
Bu çıkış üzerine Ergenekon’dan gözaltına alınmış Ahmed Akgül’ün ürettiği Durmuş Durduyan teorisi bu defa Fethullahçıların isimsiz sitelerinde ve hesaplarında bir suçlamaya dönerek tekrar sirkülasyona girdi.
2007 yılında Hrant Dink’in öldürülmesinden daha sonra Ahmet Akgül’ün bu komplo teorisi Üniversal Gazetesi’ndeki bir köşe yazısında göründü:
“Ey Durmuş Durduyan’ı Oğuzhan Asiltürk’e çeviren; Ey Oğuzhan Asiltürk namıyla bir adamı Erbakan’ın buyruğunda halkların, gençlerin üstüne süren kahpe devran, sana başın sağ olsun diyemem.”
Kirve Hırant
Söyle nedir kanayan Sen, sen gözleri karanlıkta da gören. Mıgırdıç Margosyan, benim güzel, benim bilge Ermeni kirvem, biz Anadoluyuz Anadolunun bir kasabasında, köyünde, mahallesinde biri öldüğünde, herkes onun k..
www.evrensel.net
Bu yazı çabucak sonrasında tuhaf formda Ulusal Tahlil mecmuası sayfalarında Oğuzhan Asiltürk’ün aslında Durmuş Durduyan olduğu tezlerine kanıt olarak gösterilmeye başlandı.
bu biçimdece ortaya referansı kendisi olan dört dörtlük bir komplo teorisi döngüsü çıktı.
Nihayet Oğuzhan Asiltürk 2021 yılında Saadet Partisi’nin istikametini Beştepe’ye gerçek çevirmeye çalışırken de bu kere güya bu ırkçı komplo teorilerine aralı muhaliflerin eline düştü.
Bu kere de onlar menşei meçhul iddiayı yenidenladılar.
halbuki ortada kapalı gizli bir durum yok.
25 Mayıs 1935 tarihinde Malatya Hekimhan’da doğan Oğuzhan Asiltürk’ün annesinin ismi Fatma, babasının ismi Mahmud Besim.
Oğuzhan, ismini veren babası.
Zira babası Cumhuriyetin birinci öğretmen okulu mezunlarından olan bir öğretmen. Tarihe meraklı, milliyetçi bir öğretmen.
Bu yüzden Oğuzhan Asiltürk’ün kız kardeşlerinin ismi Sevinçhan, Gülsevi ve Sevimyazı. Erkek kardeşinin ismi ise Atilla.
Oğuzhan Asiltürk’ün babası evvel memleketleri Hekimhan’da öğretmenliğe başlamış. daha sonra temel uzmanlık alanı olan ziraat memuru olarak Malatya’ya taşınmışlar.
Asiltürk ailesi Malatya’da Sancaktar mahallesinde oturmuş. Recai Kutan ile burada tanışmışlar. Kutan’ın öğretmen babası Asiltürk’ün de öğretmeni olmuş.
Mahalleden tanıdığı öteki isimler de Turgut, Korkut, Bozkurt Özal kardeşler.
bir daha Malatyalı öğretmen çocukları olan Turgut, Bozkurt, Korkut kardeşlerin isimleri da o günlerin “Türk tarih tezi” dalgası ortasında verilmiş isimlerdi.
Asiltürk ondan sonrasında babasının tayini gereği lise eğitimine Sivas ve Antakya’da devam etmiş.
Yani Oğuzhan Asiltürk, Erbakan’dan evvel Recai Kutan’la tanışmış. Erbakan’la tanışması da partidilk evvel, İTÜ senelerına dayanıyor.
İTÜ’de İnşaat kısmında talebe cemiyeti başkanlığı yapmış, Zahit Kotku’nun sohbetlerine katılmış dindar bir öğrenci olarak tanınmış.
Üniversite mezuniyet yıllığında da şöyleki yazıyor: “Oğuzhan Asiltürk: Üniversiteyi koltuğunun altığında bir not defteri, yastığının altında bir şiir kitabı ile bitirdi.”
Mezuniyetinden daha sonra kardeşi Atilla Asiltürk ile bir arada Asiltürk Proje isimli inşaat firmasını kurmuşlar. Bu şirket hala Ankara’da faaliyette.
Erbakan’la siyasi ömrü 1969’da Konya’dan bağımsız aday olduğunda başladı, Ulusal Nizam Partisi ile sürdü.
1975 yılında kuruluş müzakerelerini Baykal ile bir arada yaptığı CHP-MSP hükümetinin İçişleri Bakanı olduğunda da yalnızca 40 yaşındaydı.
Yani sav sahipleri altı yıl evvel ismini değiştirmiş 40 yaşındaki Ermeni asıllı bir kişinin Türkiye’ye İçişleri Bakanı olduğunu da tez etmiş oluyorlar.
Yani neresinden tutsanız absürtlük.
Asiltürk her vakit köşeli fikirleri olan sağcı bir siyasetçi oldu. İçişleri Bakanlığı sırasında İstanbul’da müstehcen diye kaldırttığı heykelle ünlendi. 1991’de RP-MÇP ittifakına karşı çıktı. Fazilet Partisi bölünme sürecinde Erdoğan’a karşı en sert hali aldı. Ergenekon operasyonlarını eleştirdi. Numan Kurtulmuş’un partiden tasfiyesini sağladı. Ve son olarak da Saadet Partisi’ni muhalefet cephesinden çıkarmaya çalıştı.
Bu uzlaşmaz tutumları yüzünden de hakkında bir vakit içinder Abdullah Öcalan’ın gerçek isminin Agop Agopyan olduğunun söylenmesinden farksız, paslı kör testereyle oluşturulmuş, kötülüklerin kaynağını kriptolukta, sütü bozuklukta, kökende bulan ülkenin en eski, en geri bakışının eseri bir komplo teorisi üretildi.
Fakat buradaki temel sıkıntı aslına bakarsanız bu usul ırkçı komplo teorilerine prestij edenlerin bunu bir suçlama üzere kullanımında değil.
Güya ırkçılığa karşı olan birtakım muhaliflerin de bu kör testereden çıkmış ırkçı komplo teorisini dolaştırmakta, bunun üzerine konuşmakta bir beis görmemesinde.
Bu da Türkiye’de düşman olarak bellenene karşı her türlü hücumun nasıl basitçe yasal olarak görülebildiğinin son bir örneği olarak kayıtlara geçmiş oldu.
Asiltürk ailesine ve Saadet topluluğuna yeniden başsağlığı dilerim.”
Oğur yazısının sonunda, “Hâlâ tatmin olmayanlar için babasının ve annesinin mezar taşları” diyerek iki fotoğraf da paylaştı.