Demirtaş Mızraklı’yı yazdı: Güzel bulduk keko… Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Lideri Selahattin Demirtaş, cezaevinde birlikte kaldığı eski Diyarbakır Belediye Lideri Dr. Selçuk Mızraklı’yı yazdı. Hekim olan Mızraklı’nın, çaya dokuz şeker attığını söyleyen Demirtaş, Mızraklı ile nasıl tanıştıklarını da anlattı.
Demirtaş’ın Artı Gerçek’te yayınlanan “Keko” başlıklı yazısı şöyleki:
“2000 yılının başlarıydı, bir yıllık genç bir avukat olarak rahatsızlığım niçiniyle Diyarbakır Devlet Hastanesine gitmiştim. Tabip Odası idaresinde olan bir arkadaşımın tavsiyesiyle muayene olmak için gittiğim tabibin ameliyatta olduğunu söylemiş olduler. Hastane koridorunda beklemeye başladım. Biraz daha sonra kıpır kıpır bir adam koşturarak yanıma geldi. Kendimi tanıtıp ayaküstü, hemencecik rahatsızlığımı anlatmaya koyuldum. Ben daha lafımı bitirmeden koluma girip “Hele gel bi çay içelim keko, senin işin kolay” dedi.
Hekimler hastalarına genelde çay ısmarlamazlar. Doğrusu, biraz şaşırmıştım. Samimiydi. Doğallığı, ilgisi ve sıcaklığı yüreğimi ısıtmıştı. Karşılıklı çay içerken beni şaşırtan öteki bir şey daha oldu. Koca genel cerrah, çayını tam dokuz şekerli içiyordu.
daha sonraki senelerda ömrümüz epey kesişti bu hekimle. Sıhhat konferansları düzenledi. Diyarbakır Tabip Odası Başkanlığı yaptı, yardım derneklerinde canla başla koşturdu, yoksul fukaranın sevdiği tanınan, bilinen bir hekim oldu. Diyarbakır başta olmak üzere bölge vilayetlerinden binlerce insan her manada “hastası” oldu bu hekimin.
Yalnızca vücut sıhhatiyle değil; demokrasi, barış ve özgürlük talepleriyle de ilgili bir tabip olarak politik uğraşın kıymetli kişiliklerinden biri olarak öne çıktı. Diyarbakır halkı onu 2018 yılında milletvekili seçti. Bir yıl geçmeden tıpkı halk onu Diyarbakır Büyükşehir Belediye Lideri yaptı. Ve misyonunda dördüncü ayını bile doldurmadan vazifeden alındı, yerine kayyum atandı. Kısa bir süre daha sonra da yalancı olduğu ispatlanan bir şahit beyanıyla mahpusa atıldı.
Ona iftira atan yalancı şahit Kayseri Bünyan Cezaevinden tahliye edilirken kendisi Diyarbakır’dan getirilip Kayseri Bünyan Cezaevine, o iftiracının yerine konuldu.
Sanırım bu hekimin kim olduğunu anladınız. Kendisiyle üç ay evvel yeniden karşılaştık. Odama girdiğinde gözleri her zamanki üzere ışıl ışıl gülümsüyordu. Sıkıca sarıldık. “Hoş geldin Hocam” dedim, “Hoş bulduk keko” dedi. Biraz hoşbeşten daha sonra çayını doldurdum, derin bir sohbete daldık.
Buradayız şimdilik. Halkımıza yapılan zulümlere ve haksızlıklara karşı birlikte direniyoruz. Dışarıda milyonlar, içeride on binler boyun eğmiyoruz, teslim olmuyoruz. Bu gidişatın, bu tertibin değişeceğine yürekten inanıyoruz. Kararlıyız, umutluyuz.
Zorluklar, mahzurlar, bizi susturmaya çalışanlar, duruşumuzdan rahatsız olanlar yok mu? Çok var. Kestirim ettiğinizden de epey tıpkı vakitte. Fakat bizim yüzümüz yalnızca ve yalnızca halka dönük. Halk ne istiyorsa ne diyorsa o denli olacak. Biz halkımıza, yeri geldiğinde hizmetkarlık yeri geldiğinde öncülük yapmaktan hiç geri durmadık, bu duruşumuzdan da asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu zulüm artık bitsin istiyoruz. Ülkeye demokrasi ve barış gelsin diye uğraşıyoruz. Ayak oyunlarına, küçük hesaplara, ucuz komplolara teslim olmayacağız. Bizi yok sayanlara da yok etmek isteyenlere de boyun eğmedik, kimseden merhamet dilenmedik. Bugünlere daima direnerek geldik, bundan daha sonra da bu biçimde devam edeceğiz. Ve emin olun kazanacağız, kesinlikle kazanacağız.
Bu ortada, bizim Dr. Selçuk Mızraklı çayını hala dokuz şekerli içiyor, değişen pek bir şey yok yani. Hoca hala ‘oldukca tatlı’.” (HABER MERKEZİ)
Demirtaş’ın Artı Gerçek’te yayınlanan “Keko” başlıklı yazısı şöyleki:
“2000 yılının başlarıydı, bir yıllık genç bir avukat olarak rahatsızlığım niçiniyle Diyarbakır Devlet Hastanesine gitmiştim. Tabip Odası idaresinde olan bir arkadaşımın tavsiyesiyle muayene olmak için gittiğim tabibin ameliyatta olduğunu söylemiş olduler. Hastane koridorunda beklemeye başladım. Biraz daha sonra kıpır kıpır bir adam koşturarak yanıma geldi. Kendimi tanıtıp ayaküstü, hemencecik rahatsızlığımı anlatmaya koyuldum. Ben daha lafımı bitirmeden koluma girip “Hele gel bi çay içelim keko, senin işin kolay” dedi.
Hekimler hastalarına genelde çay ısmarlamazlar. Doğrusu, biraz şaşırmıştım. Samimiydi. Doğallığı, ilgisi ve sıcaklığı yüreğimi ısıtmıştı. Karşılıklı çay içerken beni şaşırtan öteki bir şey daha oldu. Koca genel cerrah, çayını tam dokuz şekerli içiyordu.
daha sonraki senelerda ömrümüz epey kesişti bu hekimle. Sıhhat konferansları düzenledi. Diyarbakır Tabip Odası Başkanlığı yaptı, yardım derneklerinde canla başla koşturdu, yoksul fukaranın sevdiği tanınan, bilinen bir hekim oldu. Diyarbakır başta olmak üzere bölge vilayetlerinden binlerce insan her manada “hastası” oldu bu hekimin.
Yalnızca vücut sıhhatiyle değil; demokrasi, barış ve özgürlük talepleriyle de ilgili bir tabip olarak politik uğraşın kıymetli kişiliklerinden biri olarak öne çıktı. Diyarbakır halkı onu 2018 yılında milletvekili seçti. Bir yıl geçmeden tıpkı halk onu Diyarbakır Büyükşehir Belediye Lideri yaptı. Ve misyonunda dördüncü ayını bile doldurmadan vazifeden alındı, yerine kayyum atandı. Kısa bir süre daha sonra da yalancı olduğu ispatlanan bir şahit beyanıyla mahpusa atıldı.
Ona iftira atan yalancı şahit Kayseri Bünyan Cezaevinden tahliye edilirken kendisi Diyarbakır’dan getirilip Kayseri Bünyan Cezaevine, o iftiracının yerine konuldu.
Sanırım bu hekimin kim olduğunu anladınız. Kendisiyle üç ay evvel yeniden karşılaştık. Odama girdiğinde gözleri her zamanki üzere ışıl ışıl gülümsüyordu. Sıkıca sarıldık. “Hoş geldin Hocam” dedim, “Hoş bulduk keko” dedi. Biraz hoşbeşten daha sonra çayını doldurdum, derin bir sohbete daldık.
Buradayız şimdilik. Halkımıza yapılan zulümlere ve haksızlıklara karşı birlikte direniyoruz. Dışarıda milyonlar, içeride on binler boyun eğmiyoruz, teslim olmuyoruz. Bu gidişatın, bu tertibin değişeceğine yürekten inanıyoruz. Kararlıyız, umutluyuz.
Zorluklar, mahzurlar, bizi susturmaya çalışanlar, duruşumuzdan rahatsız olanlar yok mu? Çok var. Kestirim ettiğinizden de epey tıpkı vakitte. Fakat bizim yüzümüz yalnızca ve yalnızca halka dönük. Halk ne istiyorsa ne diyorsa o denli olacak. Biz halkımıza, yeri geldiğinde hizmetkarlık yeri geldiğinde öncülük yapmaktan hiç geri durmadık, bu duruşumuzdan da asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu zulüm artık bitsin istiyoruz. Ülkeye demokrasi ve barış gelsin diye uğraşıyoruz. Ayak oyunlarına, küçük hesaplara, ucuz komplolara teslim olmayacağız. Bizi yok sayanlara da yok etmek isteyenlere de boyun eğmedik, kimseden merhamet dilenmedik. Bugünlere daima direnerek geldik, bundan daha sonra da bu biçimde devam edeceğiz. Ve emin olun kazanacağız, kesinlikle kazanacağız.
Bu ortada, bizim Dr. Selçuk Mızraklı çayını hala dokuz şekerli içiyor, değişen pek bir şey yok yani. Hoca hala ‘oldukca tatlı’.” (HABER MERKEZİ)