9 imam tutuklandı: Namazı, duayı niye Kürtçe yaptınız? İstanbul’da Demokratik İslam Kongresi (DİK) ve Din Alimleri Derneği (DİAY-DER) üyesi olan ve 3 Temmuz’da gözaltına alınan 28 şahıstan 9’u dün çıkarıldığı mahkeme tarafınca tutuklandı.
Dernek faaliyetleri kabahat sayılarak tutuklanan ve ortalarında DİAY-DER Lideri Ekrem Baran’ın da olduğu imamlara, “Diyanetin hutbesini niye okumadınız?” ve “Namazı, duayı niye Kürtçe yapıyorsunuz?” üzere sorular sorulduğu öğrenildi.
‘BU LİSANI ALLAH VERDİ’
7 gün boyunca gözaltında tutulan ve isimli denetim kaidesiyle özgür bırakılan İbrahim Yalın, gözaltı esnasında meskenlerinin kapısının kırıldığını, gözaltı süreci esnasında ruhsal şiddet uygulandığını aktardı.
Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’a konuşan Yalın, ayrıyeten karakolda gözaltında bulundukları sırada biroldukça kişinin arkadaşlarının rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığını, 82 yaşındaki Halil Bulut’un tekraren kötüleştiğini söylemiş oldu. Bu durumun kabul edilemez olduğunu belirten Yalın, mescitte ve mescitte namaz kıldırırken çekilen fotoğraflarının önüne suçlama konusu olarak konulduğunu söylemiş oldu.
Yalın, tabir süreçleri sırasında çapraz sorguya alındıklarını, zorla dayatmalarda bulunulduğunu belirterek, “Onlar namaz kıldırmamı ısrarla kriminalize etmeye çalışıyorlardı. Örgüte para gönderdiğimi ve bunu kabul etmemi dayattılar. meğer bu biçimde bir durum kelam konusu değil. Derneğimizin kirası, suyu ve elektriği için topladığımız yardım sırasında çektirdikleri fotoğrafları önümüze koyup hata saymaya çalıştılar” dedi.
‘BU YARGILAMA BİZE DEĞİL ALLAH’A KARŞI YAPILMALIYDI’
Başakşehir’in Güvercintepe Mahallesi’nde bulunan Hz. Ömer Mescidi’nde Cuma namazları kıldıklarını belirten Yalın şunları söylemiş oldu: “Tek cürmümüz budur. Ayrıyeten birfazlaca hocamız Kürtçe vaaz verdiği için suçlandı. Kürtçe vaaz vermek cürüm ise Türkiye’nin yarısı da hatalıdır. Bu yargılama bize karşı değil, Allah’a karşı yapılmalıydı. Gidip, ‘Allah, sen niçin Kürtçe diye bir lisan yarattın’ desinler. Bizi değil Allah’ı dava etsinler. Güçleri yetiyorsa onu mahkemeye çeksinler. Zira bu lisanı Allah verdi. Öbür kimse vermedi. Anadilimiz Kürtçedir, bugün ülkenin her yerinde özgürce İngilizce konuşulup öğretiliyor. Fakat Kürtçe denilince cürüm sayılıyor.”
‘KÜRTÇE HUTBELER CÜRÜM SAYILDI’
İsimli denetimle hür bırakılan Fahrettin Ülgün de, kendilerine “Derneği neden kurdunuz?”, “PKK ve KCK’ye bağlı mısınız?”, “Toplanan paralar nereye gidiyordu?” halinde onlarca soru sorulduğunu belirterek şunları aktardı: “Aylık olarak kurduğumuz kumbaradan bize gelen bin liradır. Bununla da kira, su ve elektriğimizi ödemeye çalışıyoruz. Yetiyor mu, yetmiyor. Lakin bu parayı dağa gönderdiğimizi söylüyorlar. Kiraya yetmeyen bir parayı dağa nasıl göndereceğiz? bir daha yardıma muhtaç bir bayana yaptığımız yardım da kabahat ögesi sayıldı. ‘Siz o hanımın oğlunun terörist olduğunu bilmiyor musunuz?’ deyip hata saydılar. meğer o bayanın bir oğlu dışarıda, bir oğlu ise askerde. Artık iki oğlu da Allah korusun hayatını yitirirse ‘terörist annesi’, ‘şehit annesi’ mi olacak? Öte yandan yaptığımız telefon görüşmeleri, okuduğumuz Kürtçe hutbeler de hata sayıldı.”
AVUKAT BOĞATEKİN: ÖRGÜT JARGONU OLDUĞU TARAFINDA SUÇLAMALAR VARDI
Tutuklanan DİK ve DİAY-DER üyelerinin avukatı Hüseyin Boğatekin ise bilhassa Kürtçenin suçlama konusu yapıldığına işaret etti. Boğatekin, “Müvekkillerimiz, Kürtçedeki birtakım söz ve kavramları kullandıkları için suçlandı. Bu sözlerin ‘örgüt jargonu’ olduğu istikametinde suçlamalar vardı. Dışarıda akademik Kürtçe olarak geçen biroldukça sosyolojik kavrama da denk gelen kavramların kullanılması ‘örgütsel terminoloji’ olarak gösterilip hata sayıldı. Ayrıyeten şafi mezhebi ve ritüellerinin yaşanması da cürüm ögesi olarak önümüze konuldu” tabirlerinde bulundu.
Müvekkillerine, “niçin Diyanet’in hutbesini okumadınız, niye Diyanet yorumlarının dışına çıktınız, niye kendinize ilişkin yorum ve ritüelleriniz var?” formunda sorular sorularak suçlamalar üretildiğini kaydeden Boğatekin, “Din ve inanç özgürlüğünün bu kadar açık bir biçimde ihlal edildiği son senelerda görülen diğer bir olay yok. Ayrıyeten biz müvekkillerimiz için hakim sorgusu beklerken, gazetelere ve internet sitelerinde Diyanet İşleri Lideri’nin konuşmalarının geçmesi de tutuklamalarda tesirli oldu. Bilhassa burada soruşturmada yer alan müvekkillerimizi, amaç olan bir açıklaması oldu. ‘İslam dinine karşı faaliyetler yürütülüyor’ üzere bir argümanda bulundu. Bu soruşturmanın sonucu aslına bakarsanız verilmişti” diye belirtti.
‘TUTUKLAMA KARARI EVVELCE YAZILMIŞTI’
Sulh Ceza Hakimliği sorgusu beklerken öbür avukatlarla bir arada şahit olduğu durumu da paylaşan Boğatekin şu biçimde devam etti: “Şu rezaleti de belirtmek isterim. Biz tutuklama sorgusuna girdiğimizde esasen bilgisayar ekranında tutuklama sonucu yazılmıştı. Bunu saklamayı unuttular. Avukatlar olarak bunu gördük. Sorgu başlamaksızın aslına bakarsan karar verilmişti. Bu durum 4’uncu Sulh Ceza Hakimliği’nde yaşandı. Karar önce belirliydi. Biz bu durumu asla kabul etmeyeceğiz. Müvekkillerimizin hepsinin yaşları 70 ve üstüydü. En kısa vakitte özgürlüklerine kavuşmaları için gereken her türlü hukuksal teşebbüste bulunacağız.”
HÜDA KAYA’DAN REAKSİYON
HDP Milletvekili Hüda Kaya da imamların tutuklanmasında reaksiyon göstererek, “DİAY-DER ve Demokratik İslam Kongresi üyesi 9 hocamız, arkadaşımız sarayın hocaları olmadıkları için, sarayın fetvacılarına teslim olmadıkları için tutuklandılar” sözlerini kullandı. (HABER MERKEZİ/MA)
Dernek faaliyetleri kabahat sayılarak tutuklanan ve ortalarında DİAY-DER Lideri Ekrem Baran’ın da olduğu imamlara, “Diyanetin hutbesini niye okumadınız?” ve “Namazı, duayı niye Kürtçe yapıyorsunuz?” üzere sorular sorulduğu öğrenildi.
‘BU LİSANI ALLAH VERDİ’
7 gün boyunca gözaltında tutulan ve isimli denetim kaidesiyle özgür bırakılan İbrahim Yalın, gözaltı esnasında meskenlerinin kapısının kırıldığını, gözaltı süreci esnasında ruhsal şiddet uygulandığını aktardı.
Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’a konuşan Yalın, ayrıyeten karakolda gözaltında bulundukları sırada biroldukça kişinin arkadaşlarının rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığını, 82 yaşındaki Halil Bulut’un tekraren kötüleştiğini söylemiş oldu. Bu durumun kabul edilemez olduğunu belirten Yalın, mescitte ve mescitte namaz kıldırırken çekilen fotoğraflarının önüne suçlama konusu olarak konulduğunu söylemiş oldu.
Yalın, tabir süreçleri sırasında çapraz sorguya alındıklarını, zorla dayatmalarda bulunulduğunu belirterek, “Onlar namaz kıldırmamı ısrarla kriminalize etmeye çalışıyorlardı. Örgüte para gönderdiğimi ve bunu kabul etmemi dayattılar. meğer bu biçimde bir durum kelam konusu değil. Derneğimizin kirası, suyu ve elektriği için topladığımız yardım sırasında çektirdikleri fotoğrafları önümüze koyup hata saymaya çalıştılar” dedi.
‘BU YARGILAMA BİZE DEĞİL ALLAH’A KARŞI YAPILMALIYDI’
Başakşehir’in Güvercintepe Mahallesi’nde bulunan Hz. Ömer Mescidi’nde Cuma namazları kıldıklarını belirten Yalın şunları söylemiş oldu: “Tek cürmümüz budur. Ayrıyeten birfazlaca hocamız Kürtçe vaaz verdiği için suçlandı. Kürtçe vaaz vermek cürüm ise Türkiye’nin yarısı da hatalıdır. Bu yargılama bize karşı değil, Allah’a karşı yapılmalıydı. Gidip, ‘Allah, sen niçin Kürtçe diye bir lisan yarattın’ desinler. Bizi değil Allah’ı dava etsinler. Güçleri yetiyorsa onu mahkemeye çeksinler. Zira bu lisanı Allah verdi. Öbür kimse vermedi. Anadilimiz Kürtçedir, bugün ülkenin her yerinde özgürce İngilizce konuşulup öğretiliyor. Fakat Kürtçe denilince cürüm sayılıyor.”
‘KÜRTÇE HUTBELER CÜRÜM SAYILDI’
İsimli denetimle hür bırakılan Fahrettin Ülgün de, kendilerine “Derneği neden kurdunuz?”, “PKK ve KCK’ye bağlı mısınız?”, “Toplanan paralar nereye gidiyordu?” halinde onlarca soru sorulduğunu belirterek şunları aktardı: “Aylık olarak kurduğumuz kumbaradan bize gelen bin liradır. Bununla da kira, su ve elektriğimizi ödemeye çalışıyoruz. Yetiyor mu, yetmiyor. Lakin bu parayı dağa gönderdiğimizi söylüyorlar. Kiraya yetmeyen bir parayı dağa nasıl göndereceğiz? bir daha yardıma muhtaç bir bayana yaptığımız yardım da kabahat ögesi sayıldı. ‘Siz o hanımın oğlunun terörist olduğunu bilmiyor musunuz?’ deyip hata saydılar. meğer o bayanın bir oğlu dışarıda, bir oğlu ise askerde. Artık iki oğlu da Allah korusun hayatını yitirirse ‘terörist annesi’, ‘şehit annesi’ mi olacak? Öte yandan yaptığımız telefon görüşmeleri, okuduğumuz Kürtçe hutbeler de hata sayıldı.”
AVUKAT BOĞATEKİN: ÖRGÜT JARGONU OLDUĞU TARAFINDA SUÇLAMALAR VARDI
Tutuklanan DİK ve DİAY-DER üyelerinin avukatı Hüseyin Boğatekin ise bilhassa Kürtçenin suçlama konusu yapıldığına işaret etti. Boğatekin, “Müvekkillerimiz, Kürtçedeki birtakım söz ve kavramları kullandıkları için suçlandı. Bu sözlerin ‘örgüt jargonu’ olduğu istikametinde suçlamalar vardı. Dışarıda akademik Kürtçe olarak geçen biroldukça sosyolojik kavrama da denk gelen kavramların kullanılması ‘örgütsel terminoloji’ olarak gösterilip hata sayıldı. Ayrıyeten şafi mezhebi ve ritüellerinin yaşanması da cürüm ögesi olarak önümüze konuldu” tabirlerinde bulundu.
Müvekkillerine, “niçin Diyanet’in hutbesini okumadınız, niye Diyanet yorumlarının dışına çıktınız, niye kendinize ilişkin yorum ve ritüelleriniz var?” formunda sorular sorularak suçlamalar üretildiğini kaydeden Boğatekin, “Din ve inanç özgürlüğünün bu kadar açık bir biçimde ihlal edildiği son senelerda görülen diğer bir olay yok. Ayrıyeten biz müvekkillerimiz için hakim sorgusu beklerken, gazetelere ve internet sitelerinde Diyanet İşleri Lideri’nin konuşmalarının geçmesi de tutuklamalarda tesirli oldu. Bilhassa burada soruşturmada yer alan müvekkillerimizi, amaç olan bir açıklaması oldu. ‘İslam dinine karşı faaliyetler yürütülüyor’ üzere bir argümanda bulundu. Bu soruşturmanın sonucu aslına bakarsanız verilmişti” diye belirtti.
‘TUTUKLAMA KARARI EVVELCE YAZILMIŞTI’
Sulh Ceza Hakimliği sorgusu beklerken öbür avukatlarla bir arada şahit olduğu durumu da paylaşan Boğatekin şu biçimde devam etti: “Şu rezaleti de belirtmek isterim. Biz tutuklama sorgusuna girdiğimizde esasen bilgisayar ekranında tutuklama sonucu yazılmıştı. Bunu saklamayı unuttular. Avukatlar olarak bunu gördük. Sorgu başlamaksızın aslına bakarsan karar verilmişti. Bu durum 4’uncu Sulh Ceza Hakimliği’nde yaşandı. Karar önce belirliydi. Biz bu durumu asla kabul etmeyeceğiz. Müvekkillerimizin hepsinin yaşları 70 ve üstüydü. En kısa vakitte özgürlüklerine kavuşmaları için gereken her türlü hukuksal teşebbüste bulunacağız.”
HÜDA KAYA’DAN REAKSİYON
HDP Milletvekili Hüda Kaya da imamların tutuklanmasında reaksiyon göstererek, “DİAY-DER ve Demokratik İslam Kongresi üyesi 9 hocamız, arkadaşımız sarayın hocaları olmadıkları için, sarayın fetvacılarına teslim olmadıkları için tutuklandılar” sözlerini kullandı. (HABER MERKEZİ/MA)